"Tanrı, çatlama cesaretini gösteren her tohumda,
gördüğünün ötesini hissetmek için acıyı göze alan her ruhta,
deneme cesaretini gösteren her düşüncede var olur.
Korkusuzca ve doğallıkla kendini deneyimler."
Bazı kitaplar samimidir. Eminim bu kitap hakkında yüzlerce yorum okudunuz. Merak ettiniz ama bir türlü alıp okusam mı diye karar veremediniz. İşte bende tam böyleydim ki neymiş bu kadar farklı olan deyip okumaya başladım. Açıkçası ben daha fazla felsefe ve psikolojik çıkarımlar içeren cümleler bekliyordum ama ne yazık ki öyle olmadı. Ama karakterlerle öyle arkadaş oldum ki karakterlerini ve beyinlerinin nasıl çalıştığını çok iyi anladım. Belki de yazarın yapmaya çalıştığı şey buydu. Samimi, samimi, samimi... Okuyucu sanki kitaptaki insanları gerçekten tanıyor gibi hissettirilmeye çalışılmış ve ciddi anlamda başarılı olunmuş. Kalabalık bir karakter topluluğu olmasına rağmen dilin sadeliği ve kısım kısım ayrılmış olması kitaptan kopulmasını ve bu kimdi ya diye düşünülmesini engelliyor. Ayrıca seri kitabı olmasına o kadar çok sevindim ki.. Sanırım hikaye daha yeni başlıyor. :) Toplumun her kesiminden insanları gördüğümüz kitapta aslında toplum eleştirileri yapılmış ve hiyerarşinin egemenliği gösterilmeye çalışılmış. İşte bu bağlamda insanı sorgulamaya götürüyor kitap zaman zaman.
Bu kitap herkes için yazılmadı.
Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu,
hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını,
doğduğumuz andan itibaren olmamız gerekenden uzaklaştırılarak prototip bir toplum yaratığına dönüştürülmek için işkencelere maruz kaldığımızı,
bu insansı hayvanın "kişi" olabilmek için varlığı adına yapması gereken en önemli şeyin, kendini gündelik yaşamdan koruyarak bireyselliğini keşfetmesi gerektiğini,
kutsal "merak"ımızın kendi potansiyelimiz dışında her yere yöneltilerek zehirlendiğini,
asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığını fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye.
Akilah
12 tane karakter içeren bu kitapta her karakterin farklı dünyaları ve hayat hikayeleri var. Fakat hepsinin tek bir ortak noktası var, "Can Manay" yani esas karakterimiz. Yazımın bundan sonraki kısmında hikayeyi kısaca anlatarak devam edeceğim.
Can Manay, ülkenin en ünlü isimlerinden biri. Bir psikolog, üniversite hocası ve televizyon programı yapımcısı. Zenginliğiyle tüm gücü elinde tutan ve tek sözüyle istediği her şeyi elde edebilen bir adam. Yakışıklı olmamasına rağmen kendine has karizmasıyla bütün kadınların beraber olmak için can attıkları ama onları sadece oyuncak olarak gören bir adam. Hayata bakışı diğerlerinden çok farklı olmasına rağmen aslında hasta olarak nitelendirdiğim bir insan. Pi oranına verdiği önem ile hayatını şekillendirmeye çalışan Can, "Duru" adındaki bir balerini elde etmek için elinden geleni yapıyor. Ben sevmedim Can'ı. Benim gözümde tamamen takıntılı, kendisini bulduğunu düşünmesine rağmen maskelerle gezen bir adam.
Duru ise müzisyen bir bağımlıyla sevgili olan güzeller güzeli bir dansçı. Hikaye de Duru'yu bu kadar önemli yapanın ne olduğunu gerçekten anlamadım. Sıradan bir kız desem yeridir. Ama Deniz... Deniz, Duru'yu çok iyi tanıyan ve çok seven bir adam. Hayata bakışı ve kendine olan güveni o kadar sağlam ki... İşte benim bu hikayede en sevdiğim karakter oldu kendisi. Özellikle kitabın bir bölümünde Deniz'in hayatı sorgulaması öyle güzeldi ki... Daha ne istiyorsun be kızım demek istedim çoğu zaman Duru'ya..
Bu asıl karakterlerin yanında Can Manay'ın asistanı olma yolunda ilerleyen zavallı Bilge'yi, Can Manay'ın eski hayatıyla ilgili çok önemli bilgilere ulaştığı için işinden kovulan gazeteci Özge'yi, Can Manay'ın mentoru Eti'yi, Can Manay'ın ziraat mühendisi şöfürü Ali'yi ve bunların yanında Deniz'e büyük hayranlığı olan kemancı Ada'yı da görüyoruz.
Hepsinin hayatlarından kısa kesitler görmüş gibi hissettiğim için ikinci kitap "Çi"yi okumak için gerçekten çok heyecanlıyım.
Duru ise müzisyen bir bağımlıyla sevgili olan güzeller güzeli bir dansçı. Hikaye de Duru'yu bu kadar önemli yapanın ne olduğunu gerçekten anlamadım. Sıradan bir kız desem yeridir. Ama Deniz... Deniz, Duru'yu çok iyi tanıyan ve çok seven bir adam. Hayata bakışı ve kendine olan güveni o kadar sağlam ki... İşte benim bu hikayede en sevdiğim karakter oldu kendisi. Özellikle kitabın bir bölümünde Deniz'in hayatı sorgulaması öyle güzeldi ki... Daha ne istiyorsun be kızım demek istedim çoğu zaman Duru'ya..
Bu asıl karakterlerin yanında Can Manay'ın asistanı olma yolunda ilerleyen zavallı Bilge'yi, Can Manay'ın eski hayatıyla ilgili çok önemli bilgilere ulaştığı için işinden kovulan gazeteci Özge'yi, Can Manay'ın mentoru Eti'yi, Can Manay'ın ziraat mühendisi şöfürü Ali'yi ve bunların yanında Deniz'e büyük hayranlığı olan kemancı Ada'yı da görüyoruz.
Hepsinin hayatlarından kısa kesitler görmüş gibi hissettiğim için ikinci kitap "Çi"yi okumak için gerçekten çok heyecanlıyım.
Hediye gelmişti ama hala okuyamadım öne alayım derhal :)
YanıtlaSilaçıkçası yorumunu çok detaylı okumadım ,çünkü kitabı okumak istiyorum ve etkilenirim diye de korkuyorum :D
YanıtlaSilSpoiler vermemeye çalıştım ama tabi etkilenirim diyorsan sen bilirsin :))
SilOkunacaklar listeme ekledim :) "Bu kitap herkes için yazılmadı" ... Şu cümle için bile okuyabilirim :)
YanıtlaSilOkumak istediklerim epey birikti, şimdi bu kitabı da merak ettim :)
YanıtlaSilBlogunuzu etkinlikte görüp gelmiştim, hemen takibe aldım. Siz de buyurun, umarım blogumu beğenirsiniz :)
www.nowacraft.blogspot.com
Merhaba, bloğunuzu yeni keşfettim ve hemen takibe aldım. Bana da beklerim ;) Sevgiler...
YanıtlaSilBen kitabi bugün bitirdim. Az öncede Çİ'ye başladım.Kitabin baş kahramanı Can Manay'ın bu kadar iğrenç olmasının yanında kitabın sürükleyiciliği beni çok etkiledi. Kitabın bitiminde hayal kırıklığına uğradım açıkçası. Böyle iğrenç bir adama Durunun kendini telim etmesi üzücü idi..
YanıtlaSil