29 Aralık 2016 Perşembe

Aralık Ayı Müzik Favorileri



Aralık ayı soğuklarıyla baş başa kaldığımız yılın son zamanlarında içinizi ısıtacak şarkı favorilerim buyrun tazecik :) 

1) Sia - Never Give Up


2) Kungs-Don't You Know


3) Joss Stone-Star



4) The Weeknd-Often


5) Suicide Squad - Heathens







Devamını oku »

20 Aralık 2016 Salı

Neler İzledim

Herkese merhabalar,

Bu ay her zamankinden farklı birşey yapıyorum ve tek tek filmleri anlatmak yerine tek bir yazıda hepsini paylaşıyorum. Şaşırtıcı derecede çok film ve dizi izlemeye başladım. Resmen izlemelere doyamıyorum desem yeridir. Aralarından bazıları gerçekten çok iyi ve izlemedikleriniz varsa bir şans verebilirsiniz. İzlediyseniz de yorum bırakıp fikirlerinizi benimle paylaşırsanız mutlu olurum :)


Hangover 3 : Felekten Bir Gece                                                                   Durun sakin olun tabi ki bu filmi daha yeni izlemiyorum. Ama neden bir kere daha izlemeyeyim ki dedim. Serinin son filmi, diğerleri kadar güldürmemiş olsa da bence bir defa daha izlemeye değerdi. Malum bizim çılgın ekip yine başlarını türlü belalara sokuyorlar :) Benim favorim her zamanki gibi Leslie Chow :) Bu sefer bizimkiler de arkadaşlarını kurtarmak için onun peşine düşüyorlar. Bu sefer parti yok bu sefer dostluk var. İzleyin pişman olmazsınız :)








Zamana Karşı:
Adama gerçekten sorarlar ya sen nerde yaşıyordun dağda mı yaşıyordun diye. Evet ben bu filmi daha yeni izledim ve 2011 yapımı filme 5 yıldır rastlamamış olduğum için utançtan öldüm. Efsane tek kelimeyle. BAYILDIM. Zaten sadece oyuncular için bile izlenirmiş. Çok detaya girmeden söylemem gerekirse "Zaman=Güç ve Para" Bu sisteme karşı savaşan bir çift. 









Kız ve Kurt:
Kırmızı başlıklı kızın günümüze gerilim türüyle kurgulanmış halinden merhaba. Aslında pek sevdiğim söylenemez. Çok manasız ve zorlama geldi bana. Bildiğimiz masaldan tabi ki tamamen farklı. Ama benim zamanım kıymetli diyorsanız bu filmden uzak durun :) Bir kasabaya musallat olmuş bir kurt, kurdun ise aslında kasabadan biri olması. Ve bunun üzerinde şekillenen bir kırmızı başlıklı kız hikayesi. 


Devamını oku »

11 Aralık 2016 Pazar

Dizi Önerisi : 3%



Merhabalar,

Geçen ay anlamsızca Netflix aboneliği satın aldım arkadaşlar ve bunu hiç araştırma yapmadan dünyanın parasını 3 aylık üyeliğe yatırmış olmam ayakta alkışlanır gerçekten. Eğer düşünüyorsanız şimdiden vazgeçin derim, çünkü içeriğindeki film ve dizi sayısı o kadar az ki verdiğiniz paraya gerçekten değmiyor.

Her neyse madem dedim ben buna bir sürü para yatırdım var olanlara bakayım. Bu diziyi keşfettim. Portekizce olduğunu gördüğümde yaşadığım şoku anlatamam. Brezilya yapımıymış meğer, neyse dedim elde bu var bunu izleyeceğiz artık :)

Konusuna gelirsek eğer; dizi gelecek zamanı konu alır. İkiye bölünmüş bir dünya; bir tarafta bolluk ve refah içinde yaşayanlar diğer yanda fakirlik ve açlık içinde yaşayanlar. Fakir halkın ise 20 yaşına gelmiş her bir bireyine sadece bir defaya özgü bu sadece 3% lük kısmın yaşadığı dünyaya geçmek için şans verilir. Dizi insanı gerilime ve bolca meraka sürüklediği için baya heyecan verici bence. Ama şu an sadece 1 sezon 8 bölüm yayınlanmış dizi hakkında yeni sezon olacak mı olmayacak mı hiçbir haber ve bilgi bulunmamaktadır. Her halükarda bu dizi izlenmeye değer arkadaşlar. Boş zamanınız var ise bir şans vermenizi tavsiye ederim.






Devamını oku »

29 Kasım 2016 Salı

Kasım Ayı Müzik Favorileri

"Bugün dili tutulasıcalar çok hoş sohbet

Bugün la la la la la la la la la la la la
Bugün “Seni sevdim ama hepsi içkidendi” diyenler bile iyi kalpli"




Herkese kocaman sevgiler,

Keyfim yerinde sanki :) Yenilikler insana gerçekten iyi geliyor. Biraz daha minimalizm akımına uyum sağlamaya çalıştığım yılın son aylarında içimde kocaman bir kış mutluluğu var. Hayatımdaki yenilikleri bloguma da yansıtmak istedim. Kısa bir süre öncesi bir yazı dizisine başlamıştım "Bilinmeyen Kadın". Şimdi de her ayın sonlarına doğru o ay en çok dinlediğim ve bayıldığım müzik listemi sizlerle paylaşıyor olacağım. Tek emin olmadığım nokta şu ki; ben Spotify kullanıcısıyım ve bütün müzik keşiflerimi orada yapıyorum. Ama herkes Spotify kullanıyor mu, tabi ki hayır. Bu ay youtube üzerinden paylaşacağım ama talep gelirse bir sonraki ay Spotify üzerinden de aylık çalma listeleri düzenleyip burada link paylaşabilirim. 

Umarım hoşunuza gider :)

Keyifli dinlemeler....


1) Melis Danişmend-Bugünler Parlak




2) Gnash - I hate u, I love u (ft. olivia o'brien)


3) Indiana - Careless Whisper



4) Morcheeba - Otherwise 



5) Nicolas Jaar - Mi Mujer



6) Claptone - Heartbeat ft. Nathan Nicholson



Devamını oku »

3 Kasım 2016 Perşembe

Bizim Büyük Çaresizliğimiz-Barış Bıçakçı

Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal'e aşık olmamız değil, 
sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıdır. 
Asıl çaresizlik buydu.


Herkese merhabalar, 

Bu sefer dram türünde hatta dramın dibi türünde:) bir kitapla karşınızdayım. Hakkında yapılan yorumlardan ötürü dikkatimi çekmiş ve alınacaklar listeme girmiş olan bu kitapla tanışmış olmaktan çok mutluyum. Buram buram edebiyat kokuyor arkadaşlar. Gerçekten uzun zamandır sadece para kazanmak amacı dışında yazılmış bir kitap okumamıştım. Büyülendim diyebilirim. Bir günde hatta bir oturuşta bitirilecek kadar kısa ama bir ay boyunca okunabilecek kadar dolu ve uzun bir kitap. Sindire sindire okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum bu noktada. 

Ender ve Çetin'in Nihal'e olan aşklarını anlatan kitap görüntüde bir aşk kitabı görünüyor olmasına rağmen içinde bir sürü duygu ve düşünceyi barındıran bir hazine niteliğinde. Edebiyatla çok ilgilenmeyen kişilerin hoşuna gidebilecek bir tür olmasa da benim gibi sükuneti seven okuyucuların gerçekten hoşuna gidecektir. Anlatım biçimi olarak da farkını ortaya koymuş. Kendinizi Ender ve Çetin ikilisinden birisiymiş gibi hissediyorsunuz. Özellikle Ender, okuyucuyla konuşuyor. Ender'in hislerini çok daha net hissedebiliyoruz. Sonunu merak etmedim desem yalan olur, gerçekten merakla bekledim ve böyle bitmeseydi zaten edebiyat olmazdı dedim :) Beni şaşırtmadı. Kitap hakkında söylenecek çok şey var ama bunları dile getirebilecek cümlelerim yok. Bazen okuduklarının sana hissettirdiklerini seversin ve bunu yazıya dökmekte zorlanırsın. Bu da öyle bir kitaptı benim için. Kütüphaneme böyle bir kitabın girmesine çok mutlu oldum. Hepinize tavsiye ederim. 



Kitaptan yola çıkarak yapılmış bir film de mevcut fakat henüz izleme imkanım olmadı. En kısa zamanda onu da izleyip sizlerle yorumlarımı paylaşacağım. 
Keyifli okumalar...
Bir sonraki kitapta görüşmek dileğiyle....


Devamını oku »

29 Ekim 2016 Cumartesi

Deli Kadın Hikayeleri-Mine Söğüt

Bir keresinde gölgeme düşmüştüm.
Günler geceler boyu gölgemle sevişmiştim.
Korkma, demişti yılan gözlü falcı, kadın böyle bir şeydir.
Aşk diye diye kendini öldürür.
Defalarca ölmüştüm, her seferinde yeniden dirilmiştim.
O yüzden biraz çürük kokar nefesim.
İçimde aşkla terbiyelenmiş cesedim.




Mine Söğüt nasıl bir yazardır arkadaş.... Ben bu kadına bayılıyorum. Ben bu kadının sadece kitaplarına değil, kendisine de bayılıyorum. Düşünce yapısı, hayatı yaşayış biçimini kesinlikle kendimle özdeşleştiriyorum. Amma ve lakin herkesin sevip, bayıla bayıla okuyacağı kitapları yok ve böyle olması çok daha güzel. En azından edebiyattan anlayan insanlara hitap ediyor, trendi yakalamaya çalışmıyor ve dili çok güzel kullanıyor. Deli kadın hikayeleri ise yazarın gerçekten çok merak ettiğim ama kısa öykülerden oluştuğunu bildiğim için bir türlü elimin gitmediği kitabıydı. Sonunda bir kitap alışverişimde bu kitaba yer verdim ve hiç pişman değilim. Bu kadının diline, tarzına ve ironilerine bir kere daha aşık oldum diyebilirim. Kaldı ki bu sıralar kadınların toplumda yaşadığı sıkıntıları bolca düşünürken böyle bir kitabı okumuş olmam beni çok etkiledi. Her zaman derim biz kadınlar birbirimizden çok farklıyız ama bir o kadar da aynıyız diye. Her hikaye de kendimden bir parça buldum desem yalan olmaz. Önemli olan aynı şeyleri yaşamak değil burada bir anlaşalım. Önemli olan yaşanılan acıları anlayabilmek, ortak olabilmek ve bir nevi paylaşabilmek. 

"Deli" Kadın Hikayeleri..... Gerçekten aklını yitirmiş olmanın, deliliğin sularında yüzen kadınları yaftalayan bir topluma sahibiz. "Deli kadın". Her zaman şunu da söylerim bir kadını deli olduğu için eleştiren insanlara; acaba nasıl bir hikayesi var nereden biliyorsunuz? İşte bundan sonra bir de bu kitabı önericem insanlara. Okuyun anlarsınız diyeceğim...

Velhasıl kitaba tek kelimeyle bayıldım ben arkadaşlar. İlk defa Mine Söğüt okuyacaksanız tavsiye edebilirim. En azından tarzını bu kısa hikayelerde daha kolay anlayabilirsiniz. Her öykü birbirinden anlamlı ve güzeldi ama benim en çok sevdiğim "Beni öldürmek isteyen muhteşem hayat" adlı öyküydü.

Bahadır Baruter'e ait olan çizimler ise kitaba ayrı bir hava katmış ne yalan söyleyeyim çok etkilendim. 
Kısacası,
Anlatılmaz okunur, keyifli okumalar....



Devamını oku »

26 Ekim 2016 Çarşamba

Yeni yazı dizisi: Bilinmeyen Kadın



Merhaba ben bilinmeyen kadın,

Hayatım boyunca kendi doğrularımı birilerine anlatmaya çalıştım. Sonunda bunun bir aptallık olduğunu anlayıp vazgeçtim, bıraktım herkesi kendi haline. Sustuklarımı da burada yazmaya geldim. Hep aykırı bir çocuk, aykırı bir ergen ve şimdi de aykırı bir kadınım. Toplumun bize dayattığı şeylere hep karşı çıkanlardan oldum. Tek çocuk olmamdan ötürü mü bilmiyorum ama yalnızlığın içinde büyüdüm.  Hep tek başıma oyunlar oynardım, kimseyle anlaşamazdım. İnsanlara tahammül edemezdim. Ergenliğim daha acılı geçti aslında. Bir tık daha dozu kaçırttım. Yine tabi çok insan istemezdim etrafımda. Bu sebepten arkadaşlık ilişkilerim hep kısa sürerdi. Saçma sapan şeyler yapmaya bayılırdım. Şimdi geçmişe dönüp baktığımda kafama taktığım ve üzüldüğüm şeylerin ne kadar anlamsız olduğunu görüyorum. Yirmili yaşların ortasında anladım biraz bunu aslında. İnsanları eleştirmeyi, benim hakkımda ne düşündüklerini önemsemeyi ve her şeyden önemlisi hayatımdaki insanların karakteristik özelliklerini değiştirmeyi bırakalı çok oluyor. Bir nevi hayata bakış açımı tamamıyla değiştirdim. Hala hayatımda çok fazla insan yok ama bu sefer daha farklı bir sebepten. Güvenememek, bir kez daha aynı şeylerle karşılaşmak korkusu, ön yargılar, geçmişten gelen korkular, pişman olmaktan korkmak ve bunun gibi bir sürü duygu karmaşası. 

Hepsini bir kenara bırakalım aslında işin en önemli noktası benim bir kadın olmam. Yıllarca okullarda bilinmeyen denklem diye gösterdikleri şeyin somutlaşmış hayat bulmuş hali bizleriz. Hepimizin kafası karmakarışık, duygular desen almış başını gidiyor. Hangi yaşta olursak olalım, hepimizin hikayeleri bambaşka olursa olsun biz aslında aynıyız. Evet bence bütün kadınlar aynıdır. Balkonundaki çiçekleri sulayan komşu teyze, lise öğrencisi Zeynep, kocasının ölümünün yasını 10 yıldır aynı acıyla tutan Münevver hanım yada bütün gün o toplantıdan bu toplantıya koşturan müdür yardımcısı Seda hanım…. Sen, ben, onlar…

Ta küçük yaşlarda başlar bir kız çocuğunun gelinlik hayalleri. O filmlerde gördüğü aşkı bir gün yaşayacak diye bekler durur. Karşısına biri çıkar mesela ama bu sefer de bu adam beni bir türlü anlamıyor diye yakınmaya başlar. Evet, anlamaz. Sen kendini ne kadar anlayabiliyorsun ki başka birisinin hele bu kişi bir erkekse seni anlamasını bekliyorsun. Bilinmeyen kadınlar kulübüne hoş geldin. Yalnız değilsin.  Hadi bunların derinine inelim, kendimizi sorgulayalım biraz da başkalarını suçlamak yerine, kendimizle yüzleşelim.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere….


-E-
Devamını oku »

19 Ekim 2016 Çarşamba

Son zamanların en iyi yabancı dizisi "Westworld"



Normalde insanların öve öve bitiremediği ve bir trend gibi herkesin konuştuğu dizileri, filmleri ve kitapları okumamak gibi tuhaf bir huyum var. Ne zaman insanların ağzından düşer ben o zaman izlerim veyahut okurum. Topluma karşı olan duruşumu da bu şekilde rahatça görebilirsiniz :) Peki son zamanlarda insanların deli gibi konuştuğu bu diziyle ilgili şimdi niye yazı yazıyorsun diye soracaksınız biliyorum. Haklısınız ve sakin olun. Evet bütün sosyal medya platformlarında bu diziyle ilgili yorumlar okuyoruz. Henüz öyle elle tutulur gözle görülür olumsuz bir eleştiri görmedim ne yalan söyleyeyim. Şöyle yan gözle bir bakayım dedim konusuna neymiş bu dizi. Baya farklı göründü ve şöyle bir yorum okudum altında ""Game of Thrones" ile yarışacak bir dizi". Yık Ecem tabularını ve başla hemen bu diziye dedim. 




Şöyle ki dizi baya durağan başlıyor. Konuyu okumuş olmama rağmen anlamakta zorlandığım dakikalar olmadı değil. Bolca diyaloglar var ve aynı sahneleri birkaç defa izlemek zorunda kalabiliyorsunuz tabi bu da konu gereği. Ama inanın hiç darlamıyor. Yeni bir dizi arayışındaydım ve gerçekten severek izledim. Önümüzdeki süreçte de sanırım vazgeçemediğim dizilerimden biri olacak gibi görünüyor. Eğer siz de benim gibi dizi arayışındaysanız, izleyecek dizi kalmadıysa Westworld'e bir şans verin derim. 




Şimdi konusundan biraz bahsedeyim, o kadar övdün övdün sadede gel diyorsunuz eminim :) 
Konu günümüz değil, baya gelecekten sesleniyor bize. Teknolojinin artık boyut üstüne boyut atlamış bir dönemi. Mekan 2 yerde geçiyor, birincisi zenginlerin gelip eğlence için takıldığı bir vahşi batı bölgesi, ikincisi ise zenginlere bu imkanı sağlayan bilim adamlarının bulunduğu bir tesis. Bu tesiste yapay zekalar üretilmekte, programlanmakta ve vahşi batıya gönderilmektedir. Zenginlere gelip değişik senaryolarda diledikleri gibi eğlenebildikleri, birilerini öldürebildikleri, fahişelerle takılabildikleri bir dünya sunuyorlar. Konu bilim kurgu aslında ama size hiç öyle bilim kurguların sıkıcı işleyişini hissettirmiyor. Ki ben bilim kurgudan nefret eden biriyimdir. 




Orjinal dilinden izlemek isteyenler için ise ABD yapımı olduğu için dili çok anlaşılır. Oyuncuların oyunculuklarıyla ilgili söylenecek hiçbir söz yok tabi. Hepsi efsaneler. Dizi daha çok ses getireceğe benziyor. Bence bir şans verin derim. 

İyi Seyirler :)



Devamını oku »

17 Ekim 2016 Pazartesi

Ya Aşksa (What if) ?



Asıl sorumuz şu ;

Bir kadın ve bir erkek gerçekten arkadaş olabilir mi?


Film çağımızın yeni trendi olan sadece arkadaşız konusunu işliyor. Daniel Radcliffe deyince çoğumuzun aklına tabi ki Harry Potter geliyor. O kadar özdeşleştirmişiz ki çocuğu Harry Potter olarak bütün film ne zaman Alahomora deyip kapıları açacak diye bekledim durdum. Yok yani ben Daniel'i hiçbir şekilde ciddiye alamıyorum. Alamadığım için de filmden ne yazık ki keyif alamadım.


Türkçe'ye "Ya Aşksa" olarak çevrilmiş olan filmde Wallace 5 yıllık ilişkisini bitirmiş hatta o kız için Tıp fakültesini bırakıp yalnızlık havuzunda kendini oradan oraya atan biraz depresif bir karakterdir. Chantry ile tanıştıktan sonra gözlerinde kıvılcımlar çaksa, midesinde kelebekler uçuşsa da kızın bir sevgilisi vardır. Üstelik sadece arkadaş olabileceğini söylemektedir. Tabi ki hiçbir şey böyle masum ve arkadaşça gitmeyecektir.

Eğer boş vaktiniz varsa ve kafa yormadan izleyeyim diyorsanız bu filmi tercih edebilirsiniz. Aslında konu olarak güzeldi ama Daniel benim için olayı bozdu :) Çok durağandı ama müzikleri ve animasyonları baya iyiydi. Sadece onlar için bile izlenebilir.

Peki asıl sorumuza gelelim tekrar; sizce bir kadın ve bir erkek sadece arkadaş olabilir mi?


Devamını oku »

27 Mart 2016 Pazar

Kafes-Josh Malerman





Görülmemesi gereken korkunç bir şey...ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor....


Herkese merhabalar,
Korku türünde çok fazla kitap incelemesi yapmadığımı hatta korku türünde pek fazla kitap okumadığımı fark etmiş bulunmakla birlikte son kitap alışverişimde bir değişiklik yapmak istedim. Alacağım kitabın da buna değecek olmak benim için çok önemliydi. Uzun araştırmalardan sonra Goodreads'e güvenip bu kitabı aldım. Kitabı elime alana kadar konusu hakkında gerçekten en ufak bir fikrim yoktu. Hiçbir inceleme yazısını okumadım. Sadece birçok ödüle aday gösterilmesi beni cezbeden önemli bir nokta oldu. 

Kitap gözü kapalı insanları anlatıyor desem yerinde olur herhalde :) Deliren bir şehir düşünün. Ne gördükleri belli değil ama gözlerini açıp görmemeleri gereken şeyi gören herkes delirip tuhaf bir şekilde intihar ediyorlar. 

Kitabımızın ana karakteri Malorie isminde gen. bir kadın. Başta bu tuhaf olaylara inanmasa da zamanla yaşananlara ayak uyduruyor. Kardeşiyle beraber yaşadıkları evlerinin pencerelerini battaniyelerle örtüyorlar ve dışarısıyla bütün iletişimlerini koparıyorlar ve ne yazık ki Malorie bu sırada hamile kaldığını da öğreniyor.  Kardeşinin esrarengiz intiharından sonra ailesinden de artık haber alamayan Malorie bir gazete ilanı ile hala hayatta kalan insanların bulunduğu eve gidiyor tabi zorlu bir yolculuk ile. Gözlerini açmadan... Gittiği evde beraber yaşamaya çalışan insanların ne kadar zor günler geçirdiklerini anlatan kitap aslında iki zamanı birden anlatıyordu. İlki Malorie'nin o evde yaşadıklarını konu alan kısım yani geçmiş zaman, diğeri ise Malorie'nin çocuklarıyla beraber hayat mücadelesi verdiği ikinci kısım yani şimdiki zaman.

Konu bağlamında benim için saçma olsa da kitabın sürükleyici olduğunu inkar edemem. Sadece bazı yerlerde kafamda bir sürü soru işareti bıraktı ve gerçekten saçma geldi. Hele ki kitabın sonu benim için kocaman bir hayal kırıklığıydı. Her şey havada kaldı. Bana gerilim yaşattı mı tabi ki hayır. Mantıksız gelen bir sürü şey varken ne korkmam ne de gerilmem mümkündü. Hatta gerçekten bitsin diye dua ettim. Bu tarz sevenler için güzel bir kitap olabilir tabi ki ama bu kadar ödüle aday görülecek kadar mükemmel bir kitap olduğunu söyleyemem. 

Çevirmen Aslı Dağlı ise gerçekten güzel bir iş çıkarmış. Gayet temiz, anlaşılır ve doğru cümlelerle gerilimi hissettirmeye çalışmış. Ellerine sağlık. 

Ne yazık ki kitap hakkında çok fazla olumlu fikirlerim olmadı ama akıcılığı ve merak uyandırması bakımından bir şans verilebilir. Gerilim korku türü sevenleri beğenebilir diye düşünüyorum. 




Devamını oku »

30 Ocak 2016 Cumartesi

Film Molası / Masa 21



Merhabalar film molalarımın bu seferki konuğu bir hint filmi olan "Masa 21". Aslında hint filmlerine karşı hep bir ön yargım vardır. 3 Idıots buna dahil değil tabi ki ama yine de pek sevmem. Devamlı dans etmeleri şarkı söylemeleri beni illet eder ama bu da onların farkı o yüzden de saygı duyarım. Her neyse film bolca gerilim öğelerine sahip olması nedeniyle ilgimi çekti. Yine konusunu hiç okumadan trailer izlemeden başladım ve tek kelimeyle BA-YIL-DIM.

Film zaman geçirmelik değil kesinlikle, izleyene ders niteliğinde olduğu açık. İnsana birşeylere katan filmler değerlidir. Bu da onlardan birisi. 

Vivaan ve Siya çifti aslında kendilerinin karşılayamayacakları kadar pahalı olan bir tatil kazanırlar. Fiji adalarında muhteşem güzellikteki otele gittiklerinde karşılarına otelin sahibi çıkar ve onlara hayatları boyunca unutamayacakları birşey teklif eder. Bu bir oyundur ve ucunda yüklüce bir para vardır. Genç çift ne tür bir oyunda olduklarını anlamadan tuhaf şeylerin ortasında bulurlar kendilerini.



Film tam bir romantik komedi tadında başlıyor. Klasik hint müzikleri, danslar vs.. Ama olaylar geliştikçe işler ilginçleşiyor ve izleyiciyi kendisine kilitliyor. 

Aslında itiraf etmem gerekirse yer yer sıkıldığım oldu, fazla uzatıldığını düşündüğüm sahneler gibi ama filmin sonuna geldikçe herşey puzzle gibi tak tak yerine oturdu ve vay canına dedirtti. 


Sonu şaşırtıcı ve beklenmedik bir şekilde bittiği için benden tam puan alan bu filme siz de kesinlikle bir şans vermelisiniz. Her zaman olduğu gibi çok detaya girip heyecanı kaçırmak istemiyorum. İzleyin ve kararınızı siz verin. 


Keyifli seyirler...
Devamını oku »

29 Ocak 2016 Cuma

Film Molası / La Cara Oculta - Saklı Yüz



Merhabalar,

Bu sefer sizleri İspanyol yapımı harika bir film ile tanıştırmak istiyorum. Sanırım hayatımda ilk defa ispanyolca bir film izledim ve bu dile hiç hakim olmama rağmen bir an olsun sıkılmadım. Başarılıymış diyebileceğim ender filmlerden biri oldu benim için. Imdb puanı 7.3 gibi ortalamanın üstünde bir film kendisi. İçinde bolca dram ve bir o kadar da gerilim bulunan bu filme kesinlikle bir şans vermelisiniz derim. 


Filmin konusuna çok fazla değinip merakı öldürmek istemiyorum. Bende bir tavsiye üzerine izledim ve sakin trailer izleme sakın konusunu okuma diye bolca tembihlendim. İyi ki de beni uyarmışlar yoksa gerçekten bir esprisi kalmazdı. 

Kısaca söylemek gerekirse biz kadınların kendilerinden kocaman bir parça bulabileceği bir konuya sahip. KISKANÇLIK. Hemen hemen hepimizin yaşadığı sevdiğini paylaşamama durumu bu filmde çok güzel anlatılmış. Kıskançlığın bir kadına neler yaptırabileceğini merak ediyorsanız işte tam size göre bir film. 



İspanyol bir orkestra şefinin sevgilisinin arkasında sadece bir video bırakarak ortadan kaybolmasından sonra yaşananları anlatan bu film son dakikasına kadar gerilimi koruyup izleyici sıkmıyor. Bana kalırsa erkek oyuncu rezaletti ama diğer kızlar gerçekten de başarılı bir oyunculuk yeteneğine sahiptiler. 



İzlerken düşündüren, düşünürken gerilime sürükleyen ve ben olsaydım bende böyle yapardım dedirten bir film izlemek istiyorsanız bu filme kesinlikle bir şans vermelisiniz derim. Emin olun pişman olmucaksınız. 

Keyifli seyirler....



Devamını oku »

24 Ocak 2016 Pazar

Film Molası / Son Cadı Avcısı - The Last Witch Hunter

 

Herkese merhabalar...

Ne kadar uzun zaman oldu bende bilmiyorum. Buralardan baya uzak kaldım. Ama gerçekten çok yoğun bir döneme girmiştim ve hiç zamanım yoktu. Bazen açıp birşeyler yazmak istedim ama başaramadım. Her neyse bu dönemde bana sosyal mecralardan mesajlar atan nerede olduğumu merak eden tüm takipçilerime çok teşekkür ederim. Döndüm artık buralardayım :) 

Dönüşümü de çok ama çok güzel bir filmle yapmak istedim. Son zamanlarda izlediğim hatta izlemekte baya geç kaldığımı düşündüğüm bir film ile karşınızdayım. 


 
Başrolde Vin Diesel gibi efsane bir oyuncunun yer aldığı "Son Cadı Avcısı", Kaulder isimli bir cadı avcısının Kraliçe Cadı ile savaşını konu alıyor. Kraliçe Cadı (kötülükler kraliçesi demek daha doğru olur :)), tam ölümü sırasında Kaulder'ı ölümsüzlükle lanetlemiştir. Kaulder ise en yakınındakilerin ihanetine uğramış, oldukça güçlü ve Kraliçe Cadı'nın geri dönüşünü engellemek için çabalayan bir avcıdır. Çok fazla detaya girmeyi sevmediğimi biliyorsunuz, filmi izlemenin bir anlamı kalmaz sonuçta. Ama eğer hiçbir saniyesinden sıkılmayacağın bir film arayışındaysanız ve fantastik filmlerden hoşlanıyorsanız bu film tam size göre.

 

Oyunculuk, görsel güzellikler ve akıcılık muhteşemdi. Zaten Vin Diesel'den nasıl kötü bir film çıkabilir ki... Enfes bir filmdi. Son dakikasına kadar gözümü kırpmadan izledim ve filmin bitmesini hiç istemedim. Hatta film bitince bunun ikincisi mutlaka çekilmeli dediğim ender filmlerden oldu. 

 

Keyifli Seyirler....


Devamını oku »
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...