"Bu, bir hiç olduğu söylenen kadınlar için. Sizi üzmelerine, kalbinizi ezmelerine izin vermeyin. Acım katlanılamayacak kadar büyük olsa bile gülümseyebilmeyi hak ediyorum."
"Hayat bazen iyi bazen kötü olur. Siz göz kırpana kadar hayat değişebilir, o yüzden her günü sanki o gün dünyadaki son gününüzmüşçesine yaşamalısınız. Çünkü trajedinin nerede başlayacağını asla bilemezsiniz."
Bir kitap bu kadar mı sarsıcı olur. Sadece 1 gün sürdü bu kitabı bitirmem, çünkü elimden bırakamadım. Kurtulmaları için bende onlarla çabaladım. Bu zamana kadar okuduğum kitap sayısını inanın bilmiyorum ama sanırım en çok etkilendiğim kitaplardan birisi oldu. 2 gündür blog başına oturup şu yazıyı yazmaya çalışıyorum, olmuyor. Hayatın bize neler getireceğini bilemeyiz. Her gün kaç kadın cinayeti, kaç kaybolma haberi görüyoruz değil mi? Bunlardan birisi biz olabiliriz, kardeşimiz, annemiz, kuzenimiz, en yakın arkadaşımız ya da çocuğumuz da olabilir bunun farkındasınız değil mi? Ben bu yazıyı yazarken acaba birileri bir yerde nasıl acılar çekiyor diye düşünmeden edemiyorum. Bu kitap bana çok derin duygular taşımama sebep oldu. O kızlar işkenceler çekerken biz dışarıda hiçbir şeyden habersiz mutlu mesut hayatımızı yaşadık. Çok canım yanıyor sevgili okuyucularım. Kitabı okurken bir ara gerçekten kasıldığımı hissettim, hüngür hüngür ağladım. Onların acılarına ortak oldum. Etrafımızdaki insanlara güvenmeden önce defalarca düşünmeliyiz, hatta kimseye güvenmesek mi desem bilemedim. Hiç ummadığımız kişilerin içinde nasıl bir canavarın yattığını bilemiyoruz ne yazık ki. Ve bana kalırsa herşeyden önemlisi bu noktada hepimize bir görev düşüyor; korkmayalım arkadaşlar, polisi aramaktan korkmayalım. Komşumuzun evinden garip sesler duyduğumuzda, sokakta bir kadının tuhaf davranışlar sergilediğini gördüğümüzde arayalım polisi. Kalbimizin sesini dinleyelim, üç maymunu oynamayalım, ucu bana dokunur diye düşünmeyelim. Yarın bizim de başımıza gelebilir bunu asla unutmayalım....
Bu kadar uzun bir giriş yaptığım için üzgünüm, fakat bunları söylemem gerektiğini düşündüm. Şimdi biraz kitabın konusuna değinelim:
Sevgili Michelle Knight, küçücük bir kız çocuğuyken akrabası tarafından tecavüze uğruyor. Üstelik sayısız kere... Çok fakir bir aileye sahip ve aynı evde yaklaşık 15 kişi yaşıyorlar. Kardeşlerine ve kuzenlerine de annelik yapan Michelle evden kaçıp köprü altlarında bile yatıyor. 17 yaşındayken okulda onunla ilgilenen bir çocuğa kanıp ondan hamile kalıyor. Oğlunu aldırmak istemiyor çünkü tutunacak tek dalının o olduğunu düşünüyor ve oğlu dünyaya geliyor. Annesinin sevgilisini bir gün içkili bir halde çocuğun kolunu kırması üzerine çocuk Michelle'in elinden alınıp bakıcı ailelere veriliyor. Michelle'in tek istediği çocuğunu velayetini geri almaktır ve bunun için elinden geleni yapar. Bir gün oğluna giderken adresi bulamaz ve bir markete girip oradakilere sorar. Ve karşısına Ariel Castro çıkar, arkadaşının babası. Adresi bildiğini ve onu götürebileceğini söyler. Michelle ona güvenir sonuçta arkadaşının babasıdır ve oğluna gitmesi gerekiyordur. Ne yazık ki hiçbir şey düşündüğü gibi olmaz.
"Ne zaman bir kelebek görsem hayatın gerçekten ne kadar değerli olduğunu tekrar hatırlıyorum. Tırtıldan güzel bir kelebeğe dönüşebilmek, özgürce ve mutlu bir şekilde nereye istiyorsan oraya uçabilmek. Sana ne yapman gerektiğini söyleyen birileri olmadan yaşamak. Ben de hiçbir endişem, kaygım, acım olmadan; hiçbir şey için gözyaşı dökmeden özgürce uçacağım günü bekliyorum."
Castro onu evine götürür ve 11 yıllık esaret başlar. Dayanılmaz işkencelere, dayaklara, tecavüzlere ve hakaretlere maruz kalan Michelle için tek dayanağı oğludur. Bir gün ona kavuşmanın hayaliyle bu yaşadıklarına dayanır. 5 kere Castro'dan hamile kalır ama adam hepsini işkenceler ile düşürttürür. Castro'nun ona yaptıkları yetmezmiş gibi eve 2 kızı daha getirir. Amanda Berry ve Gina DeJesus... 3 kadın çok zor günler geçirirler. Özellikle Gina, Michelle için büyük bir dayanak olur. Amanda ise Castro'dan bir çocuk dünyaya getirmiştir. 11 yıl sonunda bir gün Castro'nun kapıyı iyi kilitlememesi sonucunda Amanda kaçabilmiş ve komşusundan polisi arayabilmiştir. İşte kurtuluşları bu şekilde olmuş, Castro müebbet hapse çarptırılmıştır.
"Başınızı dik tutabilme gücünüzün olmasının ne demek olduğunu şimdi anlıyorum; acılarla geçen onca yılı eğilmeden geçirebilmenin ardından. Kendi gözümden bakınca ben muhteşem biriyim; çünkü hala sefalet dolu bir hayattan daha büyük bir şeyin olduğuna inanma cesaretini gösterebiliyorum."
"Beni öldürmeyen şey güçlendirir. Ölüm kolay kaçış yolu. Başını dik tutup yaşamak, eğilip ölmekten daha güzel. Acı penceresinden bakıyor ve muhteşem sonumu bekliyorum. Tonlarca işkenceyle pek çok gün geçirdim. Kalbim kırık. Acımı hissediyor musun?"
Konu ile ilgili daha detaylı bilgiler için Onedio sitesinin hazırladığı yazıya da tıklayarak göz atabilirsiniz.
Benim dee hemen okumak istediğim bir kitap. Teşekkürler. :)
YanıtlaSil