22 Temmuz 2015 Çarşamba

Konuk Yazar ile Kitap İncelemesi / Devir-Ece Temelkuran

Herkese merhabalar,

Bir süredir blog yazılarımı toparlamaya fırsatım olmadı, malum tatil ve sıcak insanı çok yoruyor. Kısa bir süre önce tatlı mı tatlı bir mail aldım. Blogger olmak için can atan ama buna bir türlü cesaret edemeyen kararsız kalan bir arkadaşımız, blogumda konuk yazar olmak istediğini söyledi. Ah ne güzel dedim, nasıl sevindim anlatamam. Bu seferki kitap incelemesi "Gülnida Yıldırım"a aittir. Ben çok sevdim, sizinde seveceğinizi düşünüyorum. Yeni bir blogger yetişiyor hazır olun ;) 

Keyifli okumalar.....





’’80 Darbesi’’ iki çocuğun gözünden ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi! Okurken Ece Temelkuran’ın akıcı ve samimi anlatışına hayretler ettim. Mesela, fazla içerik vermek istemiyorum ama küçük bir kız çocuğu düğmenin nereye kaybolduğunu anlatırken arka planda çocukların infaz edilmesine dikkat çekilmesi bana yazarın dilinin ne kadar ustaca olduğunu fark ettirdi. Yazısında halk dilini de kullanması kitabı özelleştiren en büyük etkenlerden biri.


“İyi kötü bir hayal olarak kurulmuş başkent Ankara, Türkiye’nin tam ortasındadır. Ankara’nın tam ortasında da bir park bulunur. O parktaki küçük havuzda kuğular yüzer. Onlara “dilsiz kuğu” denir. Hiçbir yere gitmez ve hiç ses çıkarmazlar. İnsanlar parktan geçerken, aniden durur ve unuttuklarını hatırlamadıkları bir şeyi onlar biliyormuş gibi kuğulara bakar. Çünkü evet, o kuğuların bu ülkenin tam kalbinde durup susarak sakladıkları bir sır vardır. Bu çılgın ve hüzünlü ülkede her şeyin neden ve nasıl olup da hala devam edebildiğini sadece o dilsiz kuğular bilir.” diyerek başlamış kitaba yazarımız. Olaylar 1980 yılında Ankara’da geçiyor. Kitap, orta halli bir aile olarak annesi, babası ve anneannesiyle yaşayan Ayşe ile gecekondu mahallesinde yaşayan, devrimcilerin arasında büyüyen Ali adlı sekiz yaşlarında iki çocuğun ağzından anlatılıyor. 1980 yılında yazarın da bu yaşlarda olduğunu varsayarak, o yaştaki gözlemlerini, gündelik olaylarını romana yansıtmış olduğunu görüyoruz.

Dönemin çatışmalarından Ali ve ailesi de etkilenir. Çatışmalardan dolayı çocukların yanlarında büyüklerle bile sokağa rahatça çıkamadığı zamanlarda Ayşe, bu yolla çok güzel bir arkadaş edinir: Ali’yi. Onlar küçücük akılları ve kalpleriyle meclise kelebek sokarak, dilsiz kuğuları kurtararak sorunlardan kurtulacaklarını umarlar.


İhtilalin izlerini, bu yıllara o günün çocukları taşıdılar. Çocuk ağzından 80 döneminin anlatılması: yetişkinleri eski yıllarına, bugünün gençlerini de o devrin yaşantılarını, kafalarında hayal ederek o zamana götürdüğünü düşünüyorum. Bu roman, her yaştan insana o dönemden kalmış izleri fark ettiriyor.


Eklemek istediğim son şey kitap herkese hitap edebilecek bir kitap değil maalesef. O dönemi merak edenlere, siyasete ilgi duyanlara veya gerçek yaşantılar okumayı sevenlere kaçırmayın derim. Ayrıca kitaba tarafsız yazılmış da diyemem ancak siz tarafsız bir şekilde okursanız yazarın ortaya direk olarak siyasetini ortaya koymaya çalışmadığını anlarsınız. Ve bazı insanların çocuk ağzından yazılmasından dolayı kitabı alırken tereddüt ettiklerini gördüm. Ancak bu bir çocuk romanı değil, devir romanıdır.


Gülnida Yıldırım






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...