7 Ağustos 2014 Perşembe

Kitap İncelemesi / Yaz-Kürşat Başar




Son zamanlarda girdiğim her kitapçıda çok satanlar bölümünde sıklıkla gördüğüm bu kitap bende büyük bir merak uyandırdı. Daha önce Kürşat Başar'ın hiçbir kitabını okumamış ve yazarın tarzını bilmeyen biri olarak bu kitabı alıp almamak konusunda kararsız kaldım. Şunu söylemeliyim ki, kitap ilk sayfasından itibaren beni çok etkiledi ve tamamen içine aldı.
Hani bazı kitaplar vardır, başladığında bitmesin diye az az okursun, sona yaklaştıkça üzülürsün. İşte bu kitap da kesinlikle sindire sindire okuduğum ve tadına doyamadığım kitaplardan oldu. Adının, kapak resminin ve konusunun da birbirleriyle bağlantılı olduğu bu güzel kitap, kahramanımızın ağzından yazılmıştır. Kendi hayat hikayesini onun bakış açısından görebiliyoruz. Bu da bize bir seyirciymişiz gibi hissettiriyor. Kimi zaman kahraman ile düşünce ortaklığı yaşamamıza rağmen, ne olacağını konusunda okuyucuda büyük bir merak oluşuyor. 


Öncelikle kahramanımız Murat, Kıbrıs'ta doğmuş ve ne yazık ki annesini hiç görmemiştir. Bir gün babasının işe gittikten sonra ortadan kaybolması üzerine ninesi onu alıp İstanbul'a amcasının yanına götürür. Neler olduğunu anlayamayacak yaşta olan Murat hiç tanımadığı amcasının yanında yaşamaya başlar. Bütün bu olaylar Kıbrıs Harekatından önce olduğu için ona hep babasının savaşta olduğunu söylerler. Monoton geçen hayatlarında odasından sadece yemek zamanlarında çıkan, devamlı kitap okuyup bir şeyler yazan amcasını bir gün masasında ölü bulurlar. Amcası bütün kitaplarını ve araştırmalarını yeğeni Murat'a bırakmıştır. Murat da aynı amcası gibi bütün gününü amcasının odasında geçirip, kitap okuyup, amcasının araştırmalarını incelemekle uğraşmaya başlamıştır. Bu durumu da sevmiştir aslında ve kitaplarla arkadaş olup onların dünyasında yaşamaya başlamıştır. 


"Çünkü çoğu insan bir kitaptan herkesin aynı şeyi anladığını sanır ama öyle değildir. Her kitap, her okunuşta, herkese başka şeyler anlatır."

"Bir insanın hayatı sözcüklere döküldüğünde inanılmayacak kadar kısa kalır. Eğer insan, belleğinden geçebilenlerin tümünü yazıya dökmeyi başarsaydı, her insan hayatı, okunması mümkün olmayan sayısız cilde bile sığmazdı."

Bir gün amcasının arkadaşı Firuz Bey'in yazıhanesinde çalışmaya başlar ve her şey ondan sonra başlar. Firuz Bey'in kızı Emel ile tanışması ve Emel'in ona şifreli bir şekilde yazılmış notlar bırakmasıyla kahramanımızın hayatı farklı bir noktaya gitmeye başlar. Yani aşık olur... Sadece kitaplarda gördüğü aşk ile ilk defa karşı karşıya gelen Murat ne yapacağını bilemez halde Emel ne isterse onu yapmaya başlar. Emel'in zaman zaman ufak bir kız çocuğu gibi davranması, zaman zamanda tuhaf bir şekilde sessizleşmesi Murat'ın garibine gitse de ona hiçbir şey soramaz. Bir yaz günü başlayan bu hikaye uzun yıllar devam eder.


"....yaz, içinde bitmesini hiç istemediğim eşsiz anlar ve aynı zamanda hiçbirşeyin, hiç kimsenin sonsuza dek benimle kalmayacağını anladığım ayrılıkların mevsimiydi."

"Yalnızca peri masallarındaki aşklar mutlu sonla biter."

"Aşk, birinin sizi bırakıp gitmesinden korkmak mı acaba? Gidip de gelmezse hayatınızın yarım kalacağını düşünmek mi?"


Emel'in hep bir sırrı olduğunu bilen ve bunu ona soramayan Murat, Emel okumak için İngiltere'ye döndüğü günlerde bir gün dayısıyla tanışır ve dayısı onu bir partiye götürür. Orada Emel'in eski bir arkadaşıyla tanışır ve Emel'in aslında başka birisiyle yıllardır sevgili olduğunu ve onunla evleneceğini öğrenir. Bunun üzerine yıkıntıya uğrayan Murat, kendinden 20 yaş büyük olan Leyla adındaki bir kadınla sevgili olmaya başlar. Fakat her zaman aklında Emel vardır ve Emel ile mektuplaşıp görüşmeye de devam eder. 


"Söyleyebilseydik ona, onu sevmek; Karanlık bir suya girerken duyduğunuz ürperti gibiydi. Bir rüyada, uçurumdan yuvarlanırken bağırmaya çalışmak ama sesi çıkmamak gibiydi. Yılın ilk bahar sabahında uyanmak gibiydi. Karlı bir tepeden aşağı kayarken çılgınca gülmek gibiydi. Çok uzun yıllar görmediğiniz birine rastlayıp onu ne çok özlediğinizi anlamak gibiydi. Herkesin, kaybolduğuna inandığı bir adayı yeniden bulmak gibiydi. Bitmesin diye bir kitabın son sayfalarında durup bütün hikayeyi yeniden, yeniden hatırlamak gibiydi."

"Birinin hayatında yerim yok ama kalbinde var. Kalpler mi, yoksa hayatlar mı daha büyük?"

"Akıl gerçeği görür de, kalbin gözü yoktur."

"Oysa bazen insan birini öyle sever ki, ondan ne olursa olsun, ne çok acı çekerse çeksin, başına ne gelirse gelsin vazgeçemez."

"İşte biri tam yelkenleri suya indirip ötekine eğilirken o koşarak uzaklaşır... Böyle bir yanlış anlamalar, zamanlama hataları, körebe oyunu bu..."

Emel evlenir ve Murat hayatına devam eder. Fakat bir gün Emel'in kuzeninden aldığı bir telefona kadar.... İşte bundan sonrası hikayenin gerçek yüzünü ve en etkileyici kısmını oluşturuyor. Bu nedenle bundan sonrasını anlatmak doğru olmaz. Kahramanımız Murat bu kitabı yazarken tekrar Kıbrıs'tadır, çünkü yıllar önce işe gidip de gelmeyen babasının bir toplu mezarda olduğunu öğrenir ama bu hikayeyi yazarken kendisiyle de ikileme düşüp babasının mezarının almaya gitmemeye karar verir.

"Kimbilir, belki de bazen doğru olan, unutmaktır."

Kitabın kapağındaki kelebek resmi ise kitapta bir semboldür ve ölümü temsil eder. Kitabın çok kısa bir kısmında adı geçen kelebek, kitabın sonu hakkında aslında bir ipucu vermektedir ama okuyucu bunu kitap bitince anlayabilmektedir. 


Kitabın bir diğer etkileyici yönü ise kahramanımızın kendisini İstanbul ile özdeşleştirmesidir ve bununla birlikte yaşadığı değişimi anlatmak istemesidir.


"Daha bir iki yıl öncesine kadar yalıların önündeki iskelelerde, mavili beyazlı şemsiyelerin altında başlarına bone takmış hanımlar güneşlenir, çocuklar denize girerken, o yaz birdenbire her yer kirlenivermişti."

Murat'ın hayalperest ruhu ve aşka verdiği anlamlar da beni çok etkiledi.


"Yatağımda kendi kendime masallar uydurup uyuduğum gecelerdeki gibi bir rüya kurmuştum ve öylesine herşeyi unutmuştum ki bütün bunları gerçek sanıyordum."

"Hayaller, oturabileceğiniz en büyük evdir."

"Belki de hayatta ilk öğrendiği şey 'kaybetmek' olan çocuklar için hayaller kurmak, hayatta tutunmanın ve bir günü daha sürdürebilmenin tek yoludur."


"Aşk da tıpkı romanlar gibi, hayalle gerçeğin birbirine geçtiği ara alanda var olabiliyor."




KEYİFLİ OKUMALAR...

3 yorum:

  1. Merhaba,
    Beyaz Begonvil'in Blog Keşif Etkinliğinden geliyorum, blogunu takibe aldım bana da beklerim. Sevgilerle....
    www.neclasolen.com

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar :)
    Blogunuzu etkinlik sayesinde keşfettim ben de. İlginizi çekerse bana da beklerim.
    Sevgiler..

    http://somurtkansirine.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  3. merhaba,

    blogunuzu beyaz begonvil sayesinde kesfettim :) ve takibe aldim.
    ben de gezi blogu yaziyorum. bloguma katilirsaniz cok sevinirim.

    sevgilerimle
    http://gezentigunesyollarda.blogspot.de/

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...