Merhabalar... Bir kitap incelemesi için daha buradayım. Kitabı elimden az önce bıraktım ve hazır duygularım tazeyken blog yazımı yazmak için geç kalmak istemedim. Bu zamana kadar Yahudi soykırımı ve 2. Dünya Savaşıyla ilgili sayısız kitap okumama rağmen Anne Frank ile tanışmam biraz geç oldu sanırım. Bu kitabı okumaya başlamadan önce Anne Frank hakkında araştırma yapmayacağıma karar vermiştim. Tabi ki dayanamayıp kısa bir araştırma yaptım. Kitap tamamen bir günlük. Belki tuhaf ama bana biraz ergenlik yıllarımda okuduğum "Mavi Saçlı Kız"ı anımsattı. 13 yaşından 15 yaşına kadar 2 yıllık bir süreyi kaplayan Anne Frank'ın yaşadıklarını kapsıyor.
Kitap, Hitler zamanındaki Yahudilerin durumunu gerçekten acı bir şekilde gözler önüne seriyor. Yahudi olarak işaretlendikten sonra Frank ailesi ve 4 yakın dostları Otto Frank'ın ofis binasında bulunan gizli bir yerde saklanmaya başlarlar. Anne bu sığındıkları yere "Arka Ev" diyor. Her zaman yazar olmak istiyor ve bir gün özgür kaldıklarında ismi "Arka Ev" olan bir kitap yazmak istiyor. Annesiyle problemleri var ve annesini sevmediğini devamlı dile getiriyor. Ergenliğin de getirdiği "Kimse beni anlamıyor" psikolojisinin bana göre en güzel örneğidir Anne Frank. Bu sırada günlüğünde neredeyse en çok aile dostları olan ama bir o kadar da sevilmeyen kişi olan Bayan van Daan'dan söz ediyor. Daha sonraları Bayan van Daan'ın oğlu olan Peter ile samimi arkadaşlıkları başlıyor. Cinsellik hakkında çok fazla yazmaya başlıyor ve ilk öpücüğü Peter ile oluyor.
Fakat ne yazık ki tüm bu olayların dışında bir gün polisler buraya gelir ve hepsini toplama kamplarına götürürler. Onları kimin ispiyonladığını gerçekten çok merak ettim. Ne yazık ki Anne tifüsten ölür. Aileden geriye sadece babası olan Otto Frank kalır ve kızının günlüğünü saklayan Miep ona bunu gönderir. Otto Frank'ta kızını bu şekilde ölümsüzleştirir ve kızı hayatta olmasa bile onun hayalini gerçekleştirir.
Kitabı okurken birçok yerin altını çizdim. Bunlardan bazılarını sizlerle de paylaşmak istiyorum.
- Almanlar ilginç bir ırk ve ben de aslında onlardan biriyim! Ama hayır, Hitler bizi zaten çoktan vatansız bıraktı.
- Kimseye ayrıcalık tanımıyorlar, yaşlılar, çocuklar, bebekler, hamile kadınlar, hastalar... hepsi, hepsi o trenle ölüme gidiyorlar.
- Tıpkı zavallı, hasta ve bakımsız bir hayvan sürüsü gibi, zavallı insanları iğrenç kesimhanelere götürüyorlar.
- Dışarıda kuş sesi bile yok, her şey öldürücü ve sıkıcı bir sessizlikle örtülü. Bu ağırlık adeta üzerime yapışarak beni derinlere çekiyor.
- Kim yükledi bize bunları? Kim biz Yahudileri diğer milletlerden farklı bir konuma getirdi? Bize şimdiye dek böyle acılar çektiren kim? Bizi böyle yapan Tanrı, ama bizi ayağa kaldıracak olan da yine Tanrı olacaktır.
- Yaşamı hala seviyoruz, henüz doğanın seslerini unutmadık, ümitliyiz, her şeyin düzeleceğinden ümitliyiz.
- "Sorunlarıyla dibe vurmuş olan gençler, yaşlılardan daha yalnızdır." Bu güzel sözü bir kitaptan almıştırm, bence çok doğru.
Keyifli okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder